Kitapları Filme Uyarlamak

Kitaptan uyarlama film yapmak hem artısı hem eksisi olan bir durum. Elimden geldiğince hepsini tek tek  değerlendireceğim.

Bir kitabı filme uyarlar iken en çok zorlayan kısım senaryolaştırmak. Çünkü kitabı okumamış izleyiciler için hikayeyi anlayabilecekleri şekilde ve filmin sonunda havada soru kalmayacak şekilde uyarlamanız gerekiyor. Kitaptaki hikayeyi sadeleştirirken kitabın ana temasını bozmadan yapmak durumunda kalıyorsunuz. Uyarlama filmlerde önceden kitapları okumuş kitlenin filmlere yönelik en büyük eleştirisi de bu konuda oluyor. O yüzden en önemli ve zor kısmın bu olduğunu söylemek hiç de yanlış olmaz.

Kitap okumak hayal gücünü geliştiren bir aktivite. Okuyan kişi kitaptaki karakterler olsun, mekanlar olsun, olaylar olsun hepsini kendi hayal dünyasında yaratır. Bu da kitabı ne kadar insan okursa hikaye açısından o kadar farklılık ve o kadar çok hayal dünyası demektir. Kitabı okuyanlar filmde yönetmenin bakış açısıyla kendi hayal dünyasından farklı bir şeyle karşılaştığında hayal kırıklığına uğrayabiliyor. Tabi bu konuda yönetmenin herkesi memnun etmesi mümkün olan bir şey değil. İşte bu noktada yine kitaptan uyarlama filmlerin kendi içerisinde ciddi bir risk barındırdığı ortadadır. Artık yönetmenin kendi hayal dünyasının gelişmişliği, kabul edilebilirliği, izleyen kişileri ikna edebilirliği gibi hususlar filmlerin efsaneler arasında mı yoksa çöplükte mi yer alacağını belirliyor.

Oyuncu seçimleri hemen bir üst paragrafta yazdıklarım çerçevesinde yine zorlayıcı olan bir kısımdır. Mesela ben filme uyarlanmamış bir kitabı okuduktan sonra karakterin kitap sonunda bende bıraktığı izlenime göre yerli ve yabancı oyunculardan bu karaktere en uygun kim olabilir diye düşünen bir kişiyim. Bulunduğum ortamlarda film ve kitap konusu açıldığında yakınlarımın da bu konuda kendi adaylarını belirlediklerini gördüm. Zaten kitap ve sinema sektörü o kadar iç içe girdi ki bunu ister istemez yapmaya başlıyorsunuz. Ee haliyle yapımcının seçmiş olduğu oyuncu bu beklentimizi karşılayamamış olabiliyor. Mesela kimine göre Robert Downey Jr. kimine göre Benedict Cumberbatch daha gerçekçi bir Sherlock Holmes. Kim kendi hayalindeki Sherlock Holmes’ü hangi aktöre daha yakın buluyorsa onu daha başarılı buluyor. Bu da doğal olarak filmin mi yoksa dizinin mi daha iyi olduğu tartışılırken seçimi etkileyen detaylardan biri olarak karşımıza çıkıyor. Bunun gibi örnekler arttırılabilir. O yüzden uyarlama film yaparken oyuncu seçimi de önemli kalemler arasında yer alıyor.

Oyuncu kadrosunu seçtiniz. Çekim yapılacak mekanlar tespit edildi. Senaryolaştırma tamamlandı. Peki her şey bitti mi? Tabi ki hayır. Kitabı istediğiniz uzunlukta yazabilirsiniz ama film için bir süre sıkıntınız var. Hayatın koşturmacası içerisinde herkesin yeterli süresi olmayabiliyor. Bu durumda film süresini öyle ayarlamalısınız ki sinemada ya da evde ekran başında izleyecek olan kişileri sıkmadan, rahatlıkla ama aynı zamanda tüm konuyu ona aktarabilecek şekilde ayarlamanız gerekiyor. Süreyi uzatmamak adına senaryolaştırdığınız ve çekimini yaptığınız sahneyi filmin vizyon halinden silebiliyorsunuz. Hangi sahnelerin silineceğine karar vermek çok zordur. Çünkü hepsinde ayrı ayrı emek vardır.

Süre konusunda verilebilecek en güzel örnek Yüzüklerin Efendisi serisi olabilir. Kitapları okuyanlar bilir ki Tom Bombadil karakteri 4 hobbitimizi iki sefer kurtarmasıyla hikayenin gidişatına önemli katkıda bulunuyor. Ancak Peter Jackson, Tom Bombadil ve söz konusu olayları çekseydi filmin süresini daha da uzatmak zorunda kalacaktı. Zaten sinema sektörü için yeterince uzun olan filmi daha da uzatmak istememiş. Bunun dışında çekilen sahneler zaten 4 saat gibi bir süreyi kapsıyor. Burada da yine kesilen sahnelerle birlikte film 3 saate indirilmiş ilk yayınlanan halinde. Kitaptan senaryoya geçerken kesilen olaylar, senaryoda olup süreye takılan ve kesilen sahneler şeklinde iki büyük işlem görüyor Yüzüklerin Efendisi. Tabi kesilen sahneler arkadan extended versiyon diye tekrar önümüze geliyor da biraz olsun rahatlıyoruz 🙂

Bu kadar zor yanı varken neden kitapları filme uyarlıyorlar? Bu soruya verebileceğim tek bir cevap var. Kitabı okuyan ve seven bir kitle var elinizde. Siz filmi duyurduğunuz anda halihazırda bulunan bu kitle size gişe başarısı olarak dönecektir. Bu kitlenin ilgisini sürekli diri tuttuğunuzda ve sürecin sonunda tatmin edici bir performans ortaya koymuşsanız popüleritenizin önünde kim durabilir ki? Yaptığınız bu başarılı iş, sonraki yapımlarınıza referans oluyor. Hem uyarlama filminizi hem de sonraki projelerinizde halihazırda bir kitleyi kim istemez ki?

Evet ilk yazımızı burada tamamlıyoruz. Katıldığınız veya katılmadığınız konularda yorumlarınızı bekliyorum.

Yorum bırakın